Gün Işığı ve Renklerin Oluşumu
Güneşten gelen ışınlar dalga hareketi yaparak ilerleyen ve “foton” adı verilen parçacıklardan oluşurlar. Fotonlar, yeryüzündeki maddeleri oluşturan atomların elektronlarına çarptığında “renkleri yansıtacak” özel dalga boylarındaki ışığı ortaya çıkarır.
Örneğin Güneş ışığı bir yaprağa düştüğünde, ışığın fotonları yaprağın yüzeyindeki pigment moleküllerinin atomlarına çarpmış olur. Bu çarpmadan doğan etkiyle yaprağın atomlarındaki elektronları hareket ettirir. Bu çarpma hareketine tepki olarak atomlar da dışarıya foton gönderirler.
Fotonların oluşturduğu “renk“, maddenin atomları arasından gözümüze doğru yola çıkar. Göze gelen ışık ışınları önce korneadan, sonra göz bebeğinden, ardından da mercekten geçerek retinaya ulaşırlar. Rengin algılanması retinadaki koni hücrelerinde başlar. Işığın belli renklerine yoğun biçimde reaksiyon veren üç ana koni hücre grubu vardır.
Bunlar mavi, yeşil ve kırmızı koniler olarak sınıflandırılırlar. Koni hücrelerinin reaksiyon verdiği kırmızı, mavi ve yeşil; doğada bulunan üç ana renktir. İşte bu üç renge hassas olan koni hücrelerinin farklı oranlarda uyarılmaları sonucunda milyonlarca farklı renk tonu ortaya çıkar.
Koni hücreleri algıladıkları bu renk bilgilerini, sahip oldukları pigmentler sayesinde elektrik sinyallerine dönüştürürler. Bu hücrelere bağlı olan sinir hücreleri de elektrik sinyallerini beyindeki özel bir bölgeye iletirler. İşte hayatımız boyunca gördüğümüz rengârenk dünyamızın oluştuğu yer beyindeki bu birkaç santimetreküplük bölgedir.