Fotoğrafta Işık, Renkler, Oluşumları ve Algılama
Görme ışıkla başlar. Işık görsel nesnelerin bize yansımasını, dolayısıyla görmemizi sağlar. Fotoğrafı etkileyen en önemli öğe de ışıktır.
Işık enerjisi olmadan fotoğrafik görüntünün oluşması mümkün değildir. Aslında herhangi bir görüntünün oluşabilmesi için bir enerji türünün madde ile etkileşip oluşan bilgilerin bir yerlerde depolanması gerekir.
Işık Oluşumu
Işık, düz dalgalar halinde yayılan elektromanyetik dalgalara verilen addır. 380-780 nm dalga boyları arası dalga boyu gözle görülebilir; ancak bilimsel terminolojide gözle görünmeyen dalga boylarına da ışık denebilir. Işığın özellikleri, radyo dalgalarından gamma ışınlarına kadar gidebilen, elektromanyetik dalganın boyuna göre değişir.
Işığın ve tüm diğer elektromanyetik dalgaların temel olarak üç özelliği vardır:
Frekans: Dalga boyu ile ters orantılıdır, insan gözü bu özelliği renk olarak algılar.
Şiddet: Genlik olarak da geçer, insan gözü tarafından parlaklık olarak algılanır.
Polarite: Titreşim açısıdır, normal şartlarda insan gözü tarafından algılanmaz.
Bir cisim, belli bir derece ısıtıldığında, ya da gazlar bir enerji yardımı ile uyarıldığında, ısıtılmaya bağlı olarak çeşitli uzunlukta ışın saçar. Güneş de bu tür enerji kaynaklarından biridir ve dalgalar halinde ışın yayar.
Renkler
Renkleri belirleyen bu dalga boylarıdır. Beyaz ışık tüm renkleri içeren bir ışık dalgasıdır. Bu durum, ışık bir prizmadan geçirildiğinde gözle de görülebilir; ışık dalga boylarının kırılması ile oluştuğu renk birimlerine ayrılır. Buna ışık tayfı (spektrum) denir.
Işınların bazıları gözle görülebilirken, bazılarını gözle algılamak mümkün değildir. CIE (Commission Internationale de l’Eclairage) 380 nm ile 780 nm arasındaki dalga boylarını “görülebilir” olarak belirlemiştir. Bu görülen ışığın 380 nm’den (mavi) 700 nm’ye (kırmızı) değişen kombinasyonlarıdır.
Görünen ve Görünmeyen Işık
Bizim algımız ve görünür ışık fotoğrafçılığı sadece mor ile kırmızı arasında kalan elektromanyetik dalga boylarını kullanmaktadır. Bu spektrum dışında kalan bizim kimyasal ve dijital yardımcı araçlar kullanmadan göremediğimiz bir evren vardır. Ültraviyole ve kızılötesi aygıtlar ile elde edilen manzara fotoğraflarında her şey oldukça görünür
Elektromanyetik dalgaların daha uzak köşelerinde bulunan dalgalar bugün radarlarda, radyo teleskoplarda, X-ray kristalografide, nükleer tıp ve Radyolojide kendi algımızın dışında kalan bölgeyi görmekte yardımcı oluyor bize. Ultrasonografi ve sonar bizi yarasaların evrenine götürüyor. Tunneling Elektron mikroskobu bize hiç bir canlının göremediği atomlar hakkında bilgi veriyor.
Algılama
İnsan tarafından renklerin algılanması, ışığa, ışığın cisimler tarafından yansıtılışına ve öznenin göz yardımıyla beyne iletilmesi sayesinde gerçekleşir.
Göz tarafından algılanan ışık, retinada sinirsel sinyallere dönüştürülüp, buradan optik sinir aracılığıyla beyine iletilir. Göz, üç temel birleştirici renk olan kırmızı, yeşil ve maviye tepki verir ve beyin, diğer renkleri bu üç rengin farklı kombinasyonları olarak algılar.
Renklerin algılanışı dış koşullara bağlı olarak değişir. Aynı renk güneş ışığında ve mum ışığında farklı algılanacaktır. Fakat insanın görme duyusu ışığın kaynağına uyum sağlayarak, bizim her iki koşuldakinin de aynı renk olduğunu algılamamızı sağlar.